USULSÜZ TEBLİGAT
Usulsüz tebligat, yasada öngörülen kişi ya da yöntem kurallarına aykırı olarak çıkartılan tebligattır. Tebligatın muhatapla aynı konutta oturmayan kişiye yapılması, tebligat evrakına tebliği alan kişinin adının soyadının yazılmaması, tebligat evrakına sadece muhatabın evde bulunamadığının yazılması vb hallerde tebligat usulsüz olmaktadır. Tebligatın kimlere yapılması gerektiği hususu ‘’Tebligat Kime Yapılır?’’ başlıklı yazımızda bahsedilmiştir.
Ancak usulsüz tebligatların hepsi geçersiz değildir. Tebligat Kanunu’nun 32. Maddesi ‘’ Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.’’ şeklindedir. Usulsüz tebligat geçersiz olmayı muhatabın bu tebliği öğrendiğini iddia ettiği tarihten itibaren geçerli olacak ve tebligata bağlı süreler bu şekilde başlayacaktır.
Usulsüz Tebligatın İleri Sürülmesi
Tebligatın usulsüz olduğunu iddia eden muhatap usulsüz tebliğ işlemini öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde şikâyet yolu ile tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesinde ileri sürmesi gerekmedir.
Ancak usulsüz tebliği ileri süren borçlu ödeme emrinin kesinleşmesini engellemek istiyorsa sadece tebligatın usulsüzlüğünü ileri sürmesi yeterli olmayıp aynı zamanda usulsüz tebligatı öğrendiği günden itibaren yedi gün içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi gerekmektedir.
Yargıtay’ın kararlarına göre Ödeme emri tebligatının usulsüzlüğü ancak borçlu tarafından ileri sürülebilir, icra memuru ödeme emri tebligatının usulüne uygun olup olmadığını re’ sen inceleyemez.
Tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiası her türlü kanıtla ispat edilebilir.
Usulsüz tebligat kural olarak yapılmamış sayılır. Ancak tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı öğrenmiş ise tebligat geçerli sayılır. Muhatabın tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarih tebliğ tarihi sayılır.
Yargıtay’a göre muhatabın bildirdiği öğrenme tarihi esas olup bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Muhatap, şikâyet veya dava dilekçesinde öğrenme tarihini bildirmemiş ise tebligatın en geç şikayet veya dava tarihinde öğrendiğinin kabulü gerekir.
Tebligatın usulsüz olduğunun kabul edilmesi durumunda icra mahkemesince şikâyetin kabulüne ve borçlunun bildirdiği öğrenme tarihinin tebliğ tarihi olarak düzeltilmesine karar verilir. Şayet öğrenme tarihi borçlunun beyan ettiği tarihten başkaca bir tarih olduğu tespit edilmez ise borçlunun öğrendiğini beyan ettiği tarih ödeme tarihi kabul edilir.
Ödeme emri tebliğinin usulsüz olması durumunda bu ödeme emrine dayanarak konulan hacizler hükümsüz kalır.
Usulsüz tebligat şikayetlerine ilişkin kararların infazı için kesinleşmesi gerekmez, icra mahkemesi kararları kural olarak verildikleri tarih itibariyle sonuç doğurur.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2014/28857 esas, 2014/27040 karar, 13.11.2014 tarihli kararı şu şekildedir;’’ ….Karar: Borçlunun icra mahkemesine başvurusu; kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibinde ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğü nedeniyle tebliğ tarihinin 01.03.2011 olduğunun tespitine ve imzaya itiraza ilişkindir.Tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiasının yasal dayanağı İİK.nun 16.maddesi olup, bu yöndeki şikayet, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren 7 günlük sürede yapılmalıdır.7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 32.maddesi gereğince; tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Öte yandan HGK’nun 5.6.1991 tarih ve 1991/12-258 esas – 991/344 karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere “… usulsüz tebliğ işlemini öğrenen muhatabın bu tebliği öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikayet yolu ile tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesi önüne getirmesi gereklidir.” Borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı delil ile ispatlanabilir; yazılı delilin ise resmi ya da muhatapça imzası ikrar edilmiş belge olması gerekir. HGK.nun 12.2.1969 tarih ve 1967/172-107 sayılı kararında da benimsendiği üzere muhatabın (borçlunun) beyan ettiği tarihin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez.Somut olayda öğrenme tarihinin tespitine esas olmak üzere alacaklı tarafça mahkemeye sunulan 27.04.2009 tarihli protokol başlıklı belge adi nitelikte olup, imzası şikayetçi-borçlu tarafından kabul edilmediğine göre, borçlunun bildirdiği öğrenme tarihinin aksini ispatına yeterli değildir. Ancak şikayet konusu icra takibi nedeni ile İstanbul 7. İcra Ceza Mahkemesi’nde açılan 2010/364 Esas No’lu ceza davası nedeni ile şikayet dilekçesinin 18.02.2011 tarihinde tebliğ edildiği görülmüş olmakla, şikayetçi borçlunun aynı tarihte icra takibi ve ödeme emri tebliğ işlemini öğrendiğinin kabulü gerekeceğinden, 02.03.2011 tarihinde yapılan şikayet İİK’nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal 7 günlük süreden sonradır.Bu durumda mahkemenin süre aşımı nedeni ile ret kararı sonucu itibariyle doğru olup bu gerekçelerle onanması gerekirken, mahkeme gerekçesinin uygun olduğu nedeniyle onanması doğru değil ise de; Dairemizin onama ilamı sonucu itibarı ile doğru olduğundan karar düzeltme isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.Sonuç: Borçlunun karar düzeltme isteminin yukarıda açıklanan nedenlerle REDDİNE, 13.11.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.’’ şeklindedir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2016/750 esas, 2016/13077 karar, 03.05.2016 tarihli kararı ‘’…Öte yandan, Tebligat Kanununun 32. maddesi gereğince tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Borçlunun, şikayet dilekçesinde ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürerek tebliğ tarihinin düzeltilmesini talep etmesi yeterli olup, ıttıla tarihinin bildirilmemiş olması şikayetin incelenmesine engel teşkil etmez. Zira, dosyadaki mevcut bilgi ve belgelere göre borçlunun usulsüz tebliğ işleminden haberdar olma tarihi mahkemece belirlenecektir. Bu durumda, borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulu’nun 12.02.1969 tarih ve 1967/172-107 sayılı kararında da benimsendiği üzere beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez. Muhatap, şikayet dilekçesinde öğrenme tarihi bildirmemiş ise, en geç şikayet tarihinde öğrendiğinin kabulü gerekir. Hal böyle olunca, mahkemenin, şikayet dilekçesinde öğrenme tarihinin bildirilmemesi nedeniyle şikayetin yerinde olmadığına ilişkin ret gerekçesi yerinde değildir. Kaldı ki, borçlu şirketin takip dosyasına sunduğu itiraz dilekçesinde ödeme emrinin 17.11.2015 tarihinde tebliğ edildiğini bildirdiği görülmüştür…’’şeklindedir.
Web sitesi içerisindeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Avukat Sevin Özşeker Karabudak’a ve Av. Derin Özşeker ‘e aittir. Bu web sitesindeki makale ve içeriklerin izinsiz olarak başka sev sitelerinde paylaşılması ve kullanılması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Yazılar bilgi vermek amacı ile paylaşılmakta olup konu ile ilgili avukattan ofisinden danışmanlık alınması gerekmektedir. Her konu kendi içerisinde farklıdır. Ayrıntılı bilgi için 0530 434 48 48 – 0536 930 52 60